Bir seyyahın yol anıları – Ankara – Hopa – Gürcistan devamı Ermenistan

Uzak yollar mı idi beni hayata bağlayan, yoksa ben mi idim başı sonu belli olmayan kıvrıla kıvrıla uzayıp giden uçsuz bucaksız yollara bağlanan? Belki pirim üstadım seyyah Evliya Çelebi kadar olamasam da gezerken görmek; seyahat ettiğim ülke ve şehirlerde bir takım belgelere dayakı önemli araştırmalar yapmak çocukluktan kalma bir hevesin ötesinde bir hastalığa dönüşmüştü bende. Daha önceki zamanlarda yaptığım bir kaç Avrupa şehirlerini kapsayan ülke seyahatimden hiç zevk alamamış; nerede ise seyahatten soğumuştum!! Aklımda fikrimde bulunduğum coğrafyadan biraz uzaklaşarak, araştırmalar yapmak, bu sefer kimselerin gitmediği ülkelerden yana şansımı denemek istiyordum!

Sırf Rahmetli Babamın Hatırına Hastanedeki Görevime Devam Edyorum!

Yıllardır kamuya ait sağlık kuruluşunda istemeyerek de olsa çalışıyor; zamanında girdiğim devlet işine sırf rahmetli babam üzülmesin diye istifa etmeyerek memur olarak çalışıp dirsek çürütüyor, biriktirebildiğim üç beş lira ile fırsatını buldukça yurt dışına yol alıyor; yaşamak istediğim heyecan ve tehlike dolu adrenalini sonu ölüm ile sonuçlanacak olsa bile canımdan öte kaybedeceğim bir şeyimin olmadığını bile bile seyyahi araştırmalarımı gerçekleştiriyordum . Üstelik yurt dışında daha önceki araştırmacı seyahatlerimde başıma gelmedik olaylar, yaşamak istemediğim bir çok tehlikeli durumlar ile karşı karşıya kalıyor; kimi ülkelerde ajan suçlaması ile karşılaşıyor; gözaltılar, nezaretler, sorgular derken; bazı ülkelerde hapis cezası ile ödüllendiriliyor; tahliye sonrası kolluk kuvvetleri nezaretinde mevcutlu olarak sınır dışı edilip; her fırsatta postu deldirmekten ya son anda ucuz kurtuluyor, tekrar tekrar bu ülkelere yeniden bir yolunun bulup giriş çıkışlar yapıyordum !

Adem ve Havva’ dan bu yana, şeytan azapta olsa gerek 1997 yılı mayıs ayı ortalarında her zaman ki yaptığım gibi plansız olarak seyahat edecek; seyahat şansımı hiç bir şekilde diplomatik – siyasi ilişkimiz bulunmayan; kimsenin ayak bile basmaya cesaret edemediği sınır komşumuz Ermenistan’dan yana kullanmak istemiş, kararımdan ne olursa olsun vazgeçmemiştim.

Konuyu bir kaç samimi arkadaşıma anlattığımda: – Lan oğlum sen manyak mısın ne işin var senin Ermenistan’da !! Seni keserler orada; başına olmadık işler gelir vallaha sağ bırakmazlar !, diyerek almış olduğum bu ani seyahat kararımdan vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Ermenistan’a gitmek her akıllı adamın harcı olmadığı gibi bende zaten delinin en önde gideni idim. Ya gidecek ya gidecektim başka açıklaması yoktu bunun benim için !!

ŞİMDİ YOLCULUK VAKTİ YOLLAR BEKLETMEYE GELMEZ

Şimdi Hopa’ya Otobüs Bileti Satın Alma Vakti !

Nihayet  Ankara’da görev yaptığım kamu kurumumdan güç bela yalvara yakara 20 günlük senelik iznimi de alıp cebimde pasaportum, bir miktar para ve yüklü sırt çantam ile Ankara Şehirlerarası Terminal İşletmeleri ( AŞTİ ) nin yolunu tutmuş; güç bela bulabildiğim ilk otobüs ile yolcu biletimi satın alıp Ankara – Kırıkkale – Çorum – Samsun – Ordu – Giresun – Trabzon – Rize ve nihayetinde Artvin Arhavi yol güzergahı üzerinden gece soluğu ilk defa geldiğim Karadeniz’in en doğusunda bulunan Hopa ilçesine almıştım.

Dayan Yüreğim Az Kaldı Kısa Zamanda Hopa İlçesindesin !

Otobüs yolculuğum hayli yorucu geçmiş, seyahat performansımın düşmemesi; dinlenmem gerektiğini, yorgun olarak yola devam etmenin bana fayda sağlamayacağını bildiğim için tatlı bir uyku çekmek; üzerimdeki ölü toprağını atmak için ilçede gözüme çarpan lüx bir otelde şimdilik bir gece konaklamak için lüx oda almış; sonrası Allah Kerim’ dir diyerek sırt çantamı odama bırakıp uzandığım yatağımda yol yorgunluğunun etkisi ile hemencecik oracıkta uykuya dalmıştım.

KISA BİR GÜNÜN ARDINDAN HOPA GEZMELERİ

Sabret Yüreğim Gümrük Kapısına Çok Az Bir Yolun Kaldı !

Erken saatte uyanır uyanmaz ilk defa geldiğim Hopa ilçesininde yaptığım mükellef bir yöre kahvaltısından sonra şehri biraz gezip Gürcistan ve Ermenistan hakkında bilgi alabileceğim insanları bulmak umudu ile Gürcü vatandaşların yoğun olarak bulundukları; Gürcü pazarının yolunu tutuyorum. Burada Gürcü pazarında tanıştığım; ağzında bir kaç altın dişi; yüzünde yılların yorgunluğu, ağarmış saçlarında bir kaç siyah tel dışında aklar düşmüş Gürcistan’da yaşayan Azerbaycan vatandaşı Fergane haladan Ermenistan hakkında fazlaca bilgi alamamış olsam bile; ilk defa giriş yapacağım Gürcistan hakkında işime yarar engin faydalı bilgiler edinmiştim kendisinden.. Fergane halaya veda ettikten sonra ilçeyi gezmeye tanımaya koyuluyorum. Daha önceleri Ankara’dan bir arkadaşımdan duyduğuma göre Hopa ilçesinde gece hayatının oldukça canlı ve hareketli geçtiğini işitmiştim. Madem hazır buraya kadar gelmişken bu geceyi de burada geçirecek, eğlenip felekten bir gece çalmanın benim de hakkım olduğunu düşünerek soluğu Hopa ilçesinin en popüler gece eğlence mekanında; bir gece clubünde alıyorum.

HAYDİ BAKALIM VER COŞKUYU MEKAN SALLANSIN

Hopa’da Felekten Bir Gece Çalmak Bana Felaket Tuzluya Mal Oldu !

Gece hayatı gazinolar; gece clupleri eğlence ve barları ile kendisini çoktan aşmıştı Hopa. Bavul ticareti ve turist adı altında ülkemize gelen yabancı uyruklu bayanlar; gece hayatı, eğlence ve fuhuştan kazandıkları paralar ile burada yaptıkları harcamaları karşılığı ülkemiz ekonomisine adeta katkı sağlıyorlar. ​​Hopa geceleri; eğlence ve gece hayatı konusunda nerede ise İstanbul’un eğlence merkezleri ile yarışacak duruma gelmişti. Alan razı……, satan razı idi!! Hem bu durumdan esnaf para kazanıyor, hem de bölgeye gelen yabancı bayanlar! Hareketli gece hayatından sonra artık gün yavaş yavaş ağarmaya başladı. Geceden kalan yorgunluktan olsa gerek gözlerimden uyku akıyor, ayakta duracak gücüm dahi kalmamış! Ağaran gün ile birlikte tuttuğum taxi ile dinlenmek için kaldığım otelimin yolunu tutuyorum. Uykusuzluk o kadar üzerime çöktü ki kendimi güç bela otele atar atmaz iyi bir uyku ile ödüllendirerek ikindi vaktine kadar deliksiz uyuyorum. Uyanır uyanmaz yollar artık daha fazla bekletmeye gelmez mantığını güttüğümden dolayı Sarp Gümrük Kapısına doğru yarım kalan yolculuk vaktim gelip çattığı için hemen hazırlanıp Sarp gümrük kapısına gidecek olan minibüs durağına doğru hızlı adımlar ile ilerliyorum.

Yolcudur Abbas Bağlasan Buralarda Hiç Durmaz !

Sarp kara hudut gümrük kapısı Hopa ilçesine yakın olmasına rağmen ya taxi tutacak; yahut minibüs bulabilirsem diğer yolcularla birlikte  Kemalpaşa beldesine kadar gidecektik. Ben tabi ki ekonomik olması açısından ikinci şıkkı tercih ederek bulduğum 1978 model kırmızı renkli eski ford marka minibüs ile Kemalpaşa beldesine kadar bozuk sahil yolundan yeşilin her tonu ile karşılaşabileceğimiz renk cümbüşü arasında süzülerek kimi yerde yeşilliklere, kimi yerde ise Karadeniz’in masmavi sularında engin ufuk çizgisine dalarak minibüste eski bir teypte çalan tulum havası eşliğinde bir sağa bir sola doğru yalpalayarak ağır ağır yol alıyorduk. Yarım saate yakın bir minibüs yolculuğu sonrasında Kemalpaşa beldesine varmıştık. Şoförün yarım saat daha buradayız sayın yolcularımız anonsu ile vakit nakittir düşüncesi ile yarım saati nasıl değerlendiririm diye düşünürken önünde bulunduğum kahvehane içerisinde kollarında atmacalar bulunan dayı amcalar ile karşılaşıyorum. Başlıyorum onlarla sıcak bir bardak çay eşliğinde koyu bir samimi muhabbete sormayın gitsin. Aslında alışık olmadığım bu durumu yıllar önce TRT kanalında bir belgesel kuşağında televizyonda izlemiş; atmacaları burada göreceğim aklımın ucundan dahi geçmemişti. Hayvancağıza dokunup sevmek istemiş, ne yalan söyleyeyim saldırabilir düşüncesi ile çekinip korkmuştum. Nihayetinde korkumun yersiz olduğunu anlayarak sahibinin yardımı ile hayvana dokunup sevmeye başladım.

GİDİŞİM SUSKUN AMA DÖNÜŞÜMDEN UMUDUM YOK

Bölgede Her Yer Olabildiğince Yeşilin Tüm Renklerine Hakim !

Bir tarafta masmavi karadeniz; diğer tarafımda alabildiğince yeşil rengin hakim olduğu yeşilin her tonu ile karşılaştığım eşsiz manzaralı bitki ve ağaçlar ile kaplı tepeler; yüksek yeşilliklerin arasında her iki ülke sınırı boyunca tepelerde mesken bulmuş evler Türk ve Gürcü evleri. Etrafı biraz fotoğrafladıktan sonra gümrük sahasına doğru ilerliyorum. Giriş çıkış yapan insanlara göz gezdirdiğim kadarı ile  gümrüğe kargaşa hakim. Kim nereden geliyor, kim nereden çıkıyor belli değil. Yolcu otobüsleri ve hususi otomobiller içerisinde bulunan satılmayı bekleyen eşyalar ile genelde dolu oluyor, kimi insanlar ise yaya olarak ellerinde getirdikleri çanta ve poşetlerdeki eşyalar ile gümrüğe yürüyerek gidip geliyorlardı.

GÜRCİSTAN SARP HUDUT SINIR GÜMRÜK KAPISI

Eee Ne Demişler Atalarımız ? Sabreden Derviş Sonunda Muradına Ermiş !

Pasaport çıkış işlemlerim için çıkış polis kontrol noktasına ilerlerken görevli gümrük memurlarının sırt çantamın içerisini aramak istediklerini uyarısı ile karşılaşıyor; detaylı bir kontrolden sonra doğruca polis noktasına giderek pasaportuma çıkış mührünü vurdurup yaya olarak Gürcü tarafına giriş vizemi almak için yöneliyorum. Burada 13 dolar ( 13 Amerikan USD ) karşılığında beklemeden Gürcistan vizemi alarak giriş işlemlerim; bagaj çanta kontrolünden geçmek için gürcü gümrük memurlarının turist yaya alanı olarak belirledikleri alanda çanta kontrolünden geçiyorum. Yalnız bu alanda geçişim kolay olduğunu söyleyemem. Görevli gümrük görevlisi yasal olmadığı halde bir miktar parayı rüşvet olarak istemekte, ben ise iyi derecede bildiğim Rusça ile kendisine rüşvet veremeyeceğimi; istediği paranın yasal olmadığını ısrarla söylememe rağmen görevlinin istediği parayı kendisine vermediğim takdirde ülkeye asla sokmayacağını söylemekte. Aramızda geçen sözlü münakaşa ve tartışmaları duyan diğer görevli gürcü memurlar bir anda tartışmaya müdahil oluyorlar. Bunlar ile başa çıkamayacağımı anlayarak önceden döviz bürosundan almış olduğum bir miktar Rus rubleyi rüşvet olarak görevlilere verip sırt çantamı kontrol ettirmeden mühür işlemlerim için pasaport giriş noktasına gürcü polisine doğru ilerliyorum. Neyse ki şansım bu sefer yaver gitmiş olacak ki görevli polis memuru beş kuruş rüşvet almadan  pasaportumda bulunan vizemin üzerine basıyor giriş mührü. Gürcistan’a giriş yapmış bulunuyor etrafı süzüyorum öylece. Etrafımı bir anda taxiciler; ellerinde Rus ve Türk parası bozdurmaya çalışan  ayaklı seyyar dövizciler; bir umuttur diye ekmek peşinde koşan diğer diğerleri.. İsminin Valiko olduğunu öğrendiğim yaşlı seyyar gürcü dövizciden dolar karşılığı Rus ruble satın alarak başlıyorum onunla koyu bir Rusça sohbete. Valiko dayı az buçuk öğrendiği bozuk Türkçe ile birazda Rusça konuşarak insanlar hakkında bilgi  edinmek için sorduğum sorulara istediğim cevabı kolay bir şekilde veriyor. Kendisinin Gürcistan’ın sınır bölgesindeki Sarp köyünden olduğunu, yıllardır Rusya’da yaşadıktan sonra Komünizmin dağılmasından sonra köyüne geri döndüğünü; büyük oğlunun Rusya’nın Yekaterinburg şehrinde restaurant işlettiğini; en küçük oğlunun ise Rus Kızıl orduda ( Krasniy Armiya ) halen binbaşı olarak görev yaptığını ve yaşantılarını anlatıyor. Sınır boyunca her iki ülkenin Sarp köyünü izlemliyorum. Gürcü dostum Valiko dayıdan öğrendiğim kadarı ile cumhuriyetten önce her iki ülkenin insanları iç içe kardeşçe yaşayıp birbirlerinden kız alıp kız veriyor; akrabalıklarını pekiştirirler hep beraber yaşayıp giderlermiş. Cumhuriyet sonrası sınırlar şimdiki halini aldıktan sonra herkes kendi topraklarında kalmış; yıllardır birbirlerine yakın olmalarına rağmen hasret içerisinde uzaktan bakar olmuşlar öylece karşı topraklara. Soviyetler Birliğinin 1989 senesinde dağılmasından sonra her iki ülke insanları artık sorunsuz olarak karşılıklı olarak görüşmeye başlayarak hısım akrabalıklarını sürdürmüşler Türk komşu akrabaları ile. Valiko dayı vaktim olursa şayet bu gece evinde misafir edebileceğini, ailesi ile tanıştıracağını söyleyerek evine davet ediyor. Ben ise vaktimin sınırlı olduğunu, kendisine teşekkür ederek vedalaşıp ayrılıyor; pazarlık yaptığım taxi ile Batum şehrinin yolunu tutuyorum. Ankara’dan Ermenistan’a olan yol hikayemin devamı çok yakında yayında olacaktır arkadaşlar.. Takip edin kaçırmayın..

Soner Gürkan Yücel

Merhaba bendeniz Soner Gürkan YÜCEL. Tabiri caizse yolda olan seyahat tayfasının gezgin - seyyah abisiyim. 02.05.1972 Kırıkkale doğumluyum. 1990 yılından bu yana kamu kurumunda sağlık personeli olarak halen görev yapmaktayım. S Seyahate çok ufak yaşlarda yolları, ülkeleri tanımakla başladım. Sonraki dönemler bu benim için bir tutku, geri dönülmez tarifi anlatılmaz bir yaşam biçimi haline dönüştü. Deli dolu, macera ve adrenalin tutkunu; seyahatte iflah olmaz bir sırt çantalı gezgin- seyyahım. Bir kaç yabancı dili akıcı olarak konuşabiliyor; seyahatlerimi yıllardır yürüyerek yapıyorum; 1987 yılından bu yana profesyonel olarak tehlikeli ve uzak yollardayım. Doğada ileri yaşam, hayatta kalma teknikleri; strateji uzmanı olarak resmi kuruluşlara; belli gruplara pratikte ve uygulamalı eğitimler vermekteyim. Profesyonel olarak özellikle yurt dışı ağırlıklı tursuz, sponsorsuz; reklamsız seyahatlerimi kendi bütçemden yapıyorum. Daha çok uzun yollar gideceğimi umuyorum!

2 Comments:

  1. Serra Yalçıner

    Merhabalar Soner Bey. Yıllardan bu yana tur şirketi ile bir çok yurt ici ve yurt dışı seyahatler gerçekleştirip bir çok noktayı gezdim ama sizin gibi gözüpek bir seyyah olmak en büyük hayalimdi. Uzun zamandan bu yana sizi sosyal medyadan ttakip ediyor ilgi ike beğenerek yazdığınız yazılarınızı severek okuyorum.  Sayenizde çok yaraki bilgilere ulaştıgimi ve daha da  ulaşabilecegimi belirtmek isterim. Diğer yazılarınızı okumayi iple çekiyor emeğiniz için size şükranlarımı sunuyorum Soner Bey. Teşekkürler. 

    • Merhaba Serra Yalçıner. Hayal etmek yetmiyor uygulamaya koyman,öz güvenini elinde bulundurman gerek her zaman.
      Umarım günün birinde sende tek başına yolda olursun, yolda görmeyi arzu ederim.Takip et haberin olsun. Sevgi ile..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir